30 Ağustos 2012 Perşembe

Rüzgar elimi esti,başıma yağmur geçmiş.

 Böyle acıklı şeylerin yağmurlu günlerde olması size pek inandırıcı gelmeyebilir,filmlerden dolayı.Ama güneşli bir günde başıma acıklı bir olay geldiğine hiç rastlamamışımdır.Çünkü güneşli günler güzel anılar için var gibi gelir size,o da filmlerden dolayı.Oysa benim güzel anılarımda da yağmur yağmıştır hep,her nedense.Size filmleri ciddiye almamanız gerektiğini söylemişimdir.Yok,size söylememiş de olabilirim.Söylemediysem de şimdi söylüyorum.Filmleri ciddiye almayın.Sonra benim gibi oluyorsunuz.
 Yağmur yağıyordu,kafam ıslanmıştı.Hissettim.Hissettim lan,başıma kötü bi şey gelecek dedim.Ben böyle düşünürken başıma bir şey geldi,gelen şey size birazdan söz edeceğim kötü havadis değil,dolu tanesiydi.Tahmin edersiniz ki yağmur iyice bastırmıştı hatta dolu yağmaya başlamıştı.Karla karışık yağmur tamam da taşla(yazar burda doluyu kast ediyor(yazar dediysem bu yazıyı yazan kişi, yani kendimi yazar filan ilan etmedim) ) karışık yağmur.. Allah'ın kudreti itiraz etmeyin!Neyse.Ipıslak olmuştum.Kendimi ipe seresim falan gelmişti hatta.Ellerimde yer yer kırmızılıklar oluşmuştu,fena halde üşüyordum.Kafam iyice ıslanmıştı.Lanet olsun ıslaktım işte.
 Yürüdüm.Yürümeyi severim.Islak ıslak yürüdüm.Yürümeyi seviyorum dediysem,ıslak yürümeyi seviyorum demedim ya.Yürümek zorunda olduğum için yürüdüm,ortalıkta taksi yoktu.Şu işe bakın.Ortalıkta taksi olmaz mı?Olmuyor işte bazen.Otobüs beklerken önümde duran taksiler geldi aklıma,küfürler ettim.Ben bazen önümde duran taksiler aklıma geldiğinde küfredebilirim.Sık yapmadığım bir şeydir.Aslında ilk defa o gün yapmıştım.Neyse.Bu arada..
 Kafam çok ıslaktı.Kafayı üşütecektim nerdeyse.Öyle bir ıslaktı.
 Kötü havadisi söylüyorum nihayetinde.Otobüsü gördüm,yakalamak için koştum,çünkü ben karizmamı otobüsü kaçırmayı göze alıp diğerini yarım saat hatta belki daha da fazla süre bekleyecek kadar önemsemeyen biriyimdir.Üzücü olan şu ki,otobüs yine de kaçtı.Ve ben,koşarken gözlüğümü düşürmüş ve üzerine basıp kırmış olduğumu saniyeler sonra fark ettim.Saniyeler bazen çok uzun olur,aldırmayın.
 Bu muydu yaaaaaaaaaaaaaa...dediğinizi duyar gibiyim.Demeyin.Uzun yıllardır gözlük kullanıyorum ve ilkokulda çıkışta merdivenlerden koşan büyük sınıfların izdihamında yerde yuvarlanıp gözlüğümün kırılışına gözlerimle tanık olmuş,eve gelince ilk ablasından,sonra annesinden,saatler sonra işten dönen babasından azar işitmiş,elleriyle gözlüğünü arama burukluğunu yaşamış biriyim.Son cümle çok acıklı oldu,ağlamayın.Gözlerim dört buçuk numaraydı bir zamanlar.
 Kemik de moda oldu, jack nicholson ne kadar mutludur tahmin edebiliyor musunuz?

12 Ağustos 2012 Pazar

Hayat kısa yağmur yağıyo ilk kuşlar ıslanıyo.

Kışı seviyorum.Karı yağmuru rüzgarı,soğuğu seviyorum.Soğuğu dedim diye oradaki iki tane olan ve garip duran yumuşak g’ye takılmayın lütfen.Ya da isterseniz de takılın.Kıştan söz ediyordum,çünkü ben bazen Ağustosta kıştan söz ederim.Çünkü ben Ağustosta kıştan söz etmeyi seven biriyim.Sigara izmaritinin kara düştüğünde çıkardığı sesi huzurlu bulduğumu şuraya bir yere sıkıştırayım dedim.Kalın atkıları büyük kazakları ayaklarımın üşümesini sümüğümün donmasını parmak uçlarımın yanmasını elimin buz kesmesini severim.Ama yazı bir türlü sevemiyorum.Olmuyor işte yıllardır tüm yazlarda kışı özleyip durdum.

Yağmuru seviyorum dediysem öyle romantikliğimden veya ergenliğimden ya da duygusallığımdan değil.Yağmuru seviyorum,çünkü yağmuru severim.Önce kuşlar ıslanır.Kediler küçük evlerin çatılarına saklanır.Yer yer su birikintilerine rastlarız pencereden dışarıya bakarken.Karşı komşuyla göz göze geliriz yağmuru izlerken.Elektrik tellerinde duran kafayı üşütmüş bir kaç kuş düşündürür beni ki tam da o sıralarda telgrafın tellerineeee kuşlar mı konar diye söylenmeye başlarım lakin bu şarkının veya türkü mü bilmiyorum elektrik telleriyle pek alakası yoktur.
Her neyse.Siz kışı sevin de.